Utanç-J.M.Coetzee (İnceleme)
Utanç, J.M.Coetzee’nin 1999 yılında yayımlanan ve aynı yıl
Man Booker Ödülü alan eseridir. Kitapta David Lurie adında bir profesörün yasak
aşk sonucu kariyerini ve itibarını kaybetmesini konu almaktadır. Film 2008’de
Steve Jacobs tarafından sinemaya uyarlanmıştır.
DİKKAT! BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERMEKTEDİR.
David Lurie, yaşı ilerlemiş bir profesördür. Bir
üniversitede edebiyat dersleri vermektedir. David öğrencilerinden biri olan
Melanie adındaki kızdan çok hoşlanır. Kızdan yaşça çok büyük olan David, kızla
vakit geçirmek için elinden geleni yapar. Melanie ise bu konuda pek istekli
değildir. Bir süre sonra David ile Melanie birlikte olurlar. Melanie bu
durumdan büyük pişmanlık duyar ama David için bu durum geçerli değildir. Bir
gün serseri kılıklı bir genç David’in yanına gelir ve Melanie ile birlikte
olduğu için onu tehdit eder. Aynı gün David’in arabasına zarar verilir.
Melanie, David’in verdiği dersin sınavına girmemiştir. David, Melanie’yi
odasına çağırarak onunla konuşur. Onun için bir telafi sınavı yapacağını
söyler. Melanie o sınava da gelmez. Daha sonra David, Melanie’nin dersi
bıraktığını öğrenir. Bir akşam Melanie’nin babası David’i arar ve kızının okulu
bırakmak istediğini söyler. Ertesi gün Melanie’nin babası okula gelir ve her
şeyi bildiğini David’e söyler. Kızın babası David’i şikâyet etmiştir. Bu durum
karşısında şok olan David’in kariyeri tehlike altındadır.
David’in davası rektörlükte görülür. Suçlamalar oldukça
ağırdır. Bu sırada dava gazetelere kadar çıkmıştır. David mesleği bırakmayı
düşünmektedir. Herhangi bir savunma yapmaz ve tüm suçlamaları kabul ettiğini
söyler. Sonuçta suçlu bulunur fakat üniversite onu atmadan işinden istifa eder.
Yaşananlardan uzaklaşmak için kırsalda bir çiftliği olan kızı Lucy’nin yanına
gider. Bir gün Lucy ve David yürüyüş yaparken evin önünde üç kişi görürler. Eve
yaklaşırken adamların niyetlerinin kötü olduğunu anlarlar. David ve Lucy’yi
zorla eve sokan haydutlar Lucy’ye tecavüz ederken David’i de yaralarlar. Daha sonra
saldırganlar David’in arabasını alıp kaçarlar. David ve Lucy, Lucy’ye zaman
zaman yardımcı olan komşusu Petrus’un verdiği bir partiye giderler. Lucy,
David’e partide ona tecavüz eden adamlardan birini gördüğünü söyler. David
polis çağırmak ister fakat Lucy onu engeller. Ertesi gün David, arabasının
bulunduğunu söyleyen bir telefon alır ve bu telefon üzerine hemen polis
merkezine gider fakat bulunan araba ona ait değildir.
Lucy ile David arasında geçen bir inatlaşmanın ardından
David çiftliği terk eder. David, Lucy’nin çiftliği satıp oradan uzaklaşmasını
isterken Lucy tam tersini istemektedir. David, Melanie’nin ailesini ziyaret
eder. Amacı onlardan özür dilemektir. Melanie’nin babasına içini döken David,
hayalindeki gibi bir rahatlamaya kavuşamaz. David daha sonra Cape Town’a döner
ve evine gider fakat bir gariplik olduğunu anlar. Eve girince soyulduğunu
anlar. Cape Town’a yeniden alışmaya çalışan David bir gün markette eski bir
çalışma arkadaşını görür. Arkadaşı, David’in görevi bırakması onları hiç etkilememiş
gibi konuşur. David eski karısı Rosalind’le de görüşür. Rosalind, David’e
Melanie’nin bir tiyatro oyununda oyuncu olduğunu söyler. Bunun üzerine David
Melanie’yi görmeye gider. Nihayetinde David, Lucy’nin yanına döner. Döndüğü
gibi bir şokla karşılaşır: Lucy hamiledir ve bu fırsatı değerlendiren Petrus’un
himayesine girmeyi düşünmektedir.
DİKKAT! BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERMEKTEDİR.
Kitabın başkarakteri David Lurie anlık bir zevk için bütün
kariyerini ateşe atmış bir profesördür. Arayış içinde bir adam olduğu
şüphesizdir. Bu yaşadığı anlık zevk bir suç olarak değerlendirilmeli midir,
adamın kendinden yaşça ufak olması mı bunu bir suç kategorisine sokar, bunlar
hep cevap arayan sorulardır. Şu bir gerçek ki gündelik hayatımızda David Lurie
gibi adamları görüp onlara çoğunlukla “kart zampara” gibi yakıştırmalar
yapıyoruz. Peki, bu ne kadar doğru? Bu da yanıtlanması gereken bir başka soru.
Lurie ve benzeri durumlarda bulunan adamları nasıl değerlendirmek gerekir?
Görünen o ki bu tip bir durumda toplum vicdanı olumsuz bir tepki ortaya
koyuyor. Coetzee de bu eserinde toplumun göstermesi muhtemel bu refleksi
oldukça tarafsız bir biçimde ele almış.
Öte yanda yaşanan büyük bir trajedi vardır. Kendi kendine
yetmeye çalışan genç bir kadının trajedisi. Kimseye zararı dokunmayan, kendi
halinde yaşayan bir kadın saldırıya uğrar. Bu saldırıdan ona bir bebek kalır ve
kendini bir adamın ikinci belki üçüncü karısı haline geleceğini bile bile bir
karmaşanın içine sürüklenir kadın. Karşılaşılan felaket karşısında Lucy gibi
sessiz kalmak mı gerekir yoksa tam tersi mi yapılmalıdır. Tam tersi yapılıyorsa
bunun nedeni acıların deşilmek istenmemesi midir? Muhtemelen bu gibi bir
durumda “Millet ne der?” kaygısıyla hareket edilmektedir. İnsanlar başlarına
gelen bunun gibi kötü olayları sanki ayıplı hareketi yapan kendisiymiş gibi
değerlendirip tepkisizlik yoluna gitmektedirler. Bu da Coetzee’nin ortaya
koyduğu önemli bir gerçek olarak göze çarpıyor.
Utanç akıllarda pek çok soru işareti uyandıran bir eser.
Toplumun gözünde insanların konumlarının nasıl bir anda tepeden yerin dibine
çakılabileceğini, hayatımızın karşımıza çıkan birkaç sürprizle alt üst
olabileceğini gösteriyor bizlere. Bunları gösterirken oldukça akıcı bir dil
kullanıyor Coetzee ve sadece bu bile Utanç’ı okunması gereken en önemli eserler
arasına sokmaya yetiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder