Örümceklerin Yuvalandığı Patika-İtalo Calvino (İnceleme)
Örümceklerin Yuvalandığı Patika, İtalo Calvino’nun 1947
yılında yayımlanan ilk romanıdır. Roman, İkinci Dünya Savaşı’nın son aylarında
İtalya’da faşist güçler ile partizanlar arasındaki çatışmayı Pin adında bir
çocuğun gözünden anlatmaktadır.
DİKKAT! BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERİR.
Hikâyenin başkarakteri küçük Pin, fahişelik yapan ablasıyla
birlikte yaşayan, annesi öldükten sonra denizci babası tarafından terk edilen
bir çocuktur. Pin, ablasıyla birlikte olmaya gelen İtalyan faşistlerden ve
Alman askerlerinden para ve sigara almaktadır. Bu yüzden mahallede ona herkes
“pezevenk” demektedir.
Pin, sokakta oynadığı çocuklara kadın-erkek ilişkileri,
hapiste yatanların anıları üzerine etraftaki büyüklerden duyduğu hikâyeleri
anlatır. Terbiyesiz olarak görüldüğü ve mahallede ablası yüzünden mimlendiği
için anneler çocuklarının Pin ile oynamasını istememektedir. Bu sebeple Pin
mahallenin meyhanesinde büyüklerin arasında takılır. Bir gün meyhanedeki
adamlardan biri Pin’den, ablasına gelen Alman bir subayın tabancasını çalıp ona
getirmesini ister.
Pin Alman subayın silahını çalar ve meyhaneye gider fakat
ondan silahın çalınmasını isteyen büyüklerin artık silahla ilgilenmediğini
görünce sinirlenir ve meyhaneden kaçıp gider. Silahı kendine saklamaya karar
vermiştir. Küçük Pin, silahı ateşlemek istemektedir. O güne kadar eline silah
almamıştır ve silahın nasıl ateş alacağını merak etmektedir. Sonunda bu
isteğini gerçekleştirir fakat Alman devriyeler silah sesini duyunca Pin’in
peşine düşerler. Pin, silahı
örümceklerin yuvalandığı patikada bir yere saklar. Devriyeler Pin’i bulurlar ve
karargâha götürürler.
Almanlar Pin’e sorgu esnasında işkence ederler. Pin
sorgulamada silahı kedilere ateşlemek için çaldığını söyler ama bu ifadeye
kimse inanmaz. Silahın nerede olduğu konusunda da kimseye bilgi vermemeye
kararlıdır. Almanlar Pin’i sorgudan sonra siyasi suçluların yattığı bir
hapishaneye atarlar. Pin orada ondan yaşça büyük fakat hala çocuk yaşta
sayılabilecek bir partizan olan Kızıl Kurt ile tanışır. Kızıl Kurt, Pin’e
partizan olup olmadığını sorar. Pin yalnızca ayakkabı ustasının çırağı
olduğunu, partizanlığın ne demek olduğunu bilmediğini ama bir Alman’ın silahını
çaldığı için hapse düştüğünü söyler.
Bunun üzerine Kızıl Kurt ve Pin dost olurlar. Kızıl Kurt’un
yaptığı ayrıntılı bir plan sayesinde hapisten kaçmayı başarırlar. Kızıl Kurt,
partizan dostlarını bulmak için Pin’in yanından ayrılır ve Pin’i ormanda yalnız
başına bırakır. Pin, silahı sakladığı yerden çıkarmak için örümceklerin yuvalandığı
patikaya gider. Yalnızdır ve Kızıl Kurt’u bulma umudunu yitirmiştir.
Gözlerinden yaşlar süzülürken bir adam çıkar karşısına. Kuzen kod adlı bu
kocaman adam bir partizandır, Pin’i alır ve partizanların kaldığı kampa
götürür.
Pin kampta Mancino adında bir aşçıyla, faşistlerin
baskısından kaçan aşçının karısı Giglia’yla ve birliğin lideri Dritto ile
tanışır. Kamptaki ilk gününde kampın hemen aşağısından bir partizan grubunun
yürüdüğünü görür. Grubun içinde Kızıl Kurt da vardır. Dostu Kızıl Kurt’a kavuşan
Pin, sevinçten havalara uçar. Kızıl Kurt Pin’e Dritto’nun birliğinin pek iyi
bir birlik olmadığını, isterse onu daha iyi bir birliğe aldırabileceğini söyler
fakat Pin’in bu birlikten ayrılma niyeti yoktur.
Kısa süre içerisinde kampta kendini sevdiren Pin, her şeyi
bir oyun gibi görmektedir. Dritto şaka yollu Pin’e “Seni de düşman öldürmeye
gönderelim bari.” der. Pin ise düşmanın kim olduğunu ve neden düşman olduğunu
bilmemektedir. Düşman dendiğinde aklına yalnızca onu ölesiye döven Almanlar
gelmektedir.
Güzel geçen bir gecenin sonunda kampta bir yangın çıkar.
Silah ve mühimmatın bir kısmı ile erzaklarının büyük bir kısmını kaybederler.
Dritto, sakin bir şekilde kampı tahliye eder ve kurtarılabilecek kadar eşyayı
kurtarmaya bakarlar.
Kamp, yangın üzerine başka bir yere taşınır. Bu esnada Pin,
başına gelen tüm kötü olayları unutmuş, etrafın ve anlatılan hikâyelerin tadını
çıkarmaktadır. Savaş öncesi İtalya’nın nasıl bir yer olduğunu hatırlayamaz.
Yalnızca çocuk aklıyla Pin değil, diğer partizanlar da savaş öncesinin,
savaşsız bir zamanın ne olduğunu unutmuşlardır. Kamptaki tüm partizanların
direnişe katılma öyküsü farklıdır. Kuzen, savaşın sebebi olarak kadınları
görmekte, onu aldatan karısına duyduğu nefret uğruna savaşmaktadır. Partizanlar
komünizm ve savaş hakkındaki düşüncelerini tartışırken bir yandan da müttefik
uçakları İtalya’yı bombalamaktadır.
Bir gün Pelle adındaki partizan ihanet edip karşı tarafa
geçer. Kamptan ayrılmadan önce Pin’e silahının yerini bildiğini ve onu bulup
alacağını söyler. Pin bu tehdide önce fazla inanmaz fakat yeryüzündeki tek
varlığı olan P 38’inin Pelle tarafından bulunduğunu düşündükçe çılgına döner.
Bir yandan da faşistlere karşı bir saldırı planlanmaktadır. Bunun için eli
silah tutan herkes görev başına çağırılır.
Pin de çatışmaya katılmak ister fakat Dritto buna izin
vermez. Yangından kendini sorumlu tutan ve birliğinin lağvedileceğini düşünen
Dritto da Pin ve Giglia ile kampta kalır. Bütün bir gece sessiz geçer ardından
büyük bir gürültü ile savaş uyanır ve çatışma başlar. Çatışma sonucunda kazanan
ya da kaybeden olmaz. Partizanlar birkaç yaralı ile kampa dönerler.
Kızıl Kurt’un da aralarında olduğu bir ekip, hain Pelle’yi
öldürür ve silahlarına el koyar. Pin, kendi silahının da o silahlar arasında
olup olmadığını Kızıl Kurt’a sorar fakat olumsuz yanıt alır. Pin, örümceklerin
yuvalandığı patikanın hala sadece kendisi tarafından bilindiğini sanmaktadır.
Bu arada partizanlara katılan, Pin’in mahalleden eski bir
arkadaşı Pin’e mahalledeki herkesin bombardıman nedeniyle kaçtığını, ablasının
da SS’lerle düşüp kalktığını söyler. Sonunda Pin kamptaki herkese kafa tutar ve
kaçıp gider. Artık yapayalnızdır. Örümceklerin yuvalandığı patikaya gider fakat
silahını bulamaz. Şehre döner ve ablasını ziyaret eder. Ablası bir faşistin ona
bir P 38 hediye ettiğini söyler, bu Pelle’nin çaldığı Pin’in silahıdır. Pin
silahı alır ve evden kaçarak örümceklerin yuvalandığı patikaya gider. Orada
tekrar Kuzen’le karşılaşır ve beraberce oradan ayrılırlar.
DİKKAT! BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERİR.
Örümceklerin Yuvalandığı Patika’da İtalo Calvino’nun kendi
deyimi ile Hazine Adası ile Çanlar Kimin İçin Çalıyor arasında bir roman yazma
isteğinin gerçeğe dönüştüğünü görmek mümkün. Savaş Çanlar Kimin İçin Çalıyor’u
çağrıştırırken, Pin’in gözlemleri ile şekillenen anlatı, Hazine Adası’na göz
kırpıyor. Calvino’nun genç bir sosyalistken, tam da partizanlık yaptığı
yılların hemen akabinde yazdığı bu eseri okuyunca zihinlerde tam da bu tadı
bıraktığını görüyoruz.
Pin karakterinin, büyümüş de küçülmüş bir karakter olmasının
yanı sıra, o dönemin bütün masum İtalyan, Alman, Fransız, İngiliz
vatandaşlarını temsil ettiğini söyleyebiliriz. Zira ortada birilerinin masa
başında karar verdiği bir savaş vardır. İki taraf da kendisinin haklı olduğunu
iddia etmektedir. Faşistler de komünistler de halk için savaştıklarını iddia
etmektedirler fakat cephede ön saflarda çarpışan zavallı, üstü başı harap
halde, bitlenmiş ve hastalıklarla boğuşan askerler-partizanlar ne için
savaştıklarını tam olarak bilmemektedirler. Calvino kitabın bir yerinde
kamptakiler için bit ilacı gönderileceği söylentisinden bahseder fakat o ilaç
hiç gelmez. Karargâhtakiler ilaca sahiptir ama kamptakiler fakirlikte eşittir.
Burada sadece faşizm değil bir komünizm eleştirisi de vardır.
Calvino savaşı, savaşanları, savaşın etkilediği insanları
küçük bir çocuğun büyük hayal dünyasından masum bir bakışla anlatıyor.
Fahişelik yapan abla ve Gigla karakterleri, dönemin savaş altında ezilen
kadınlarını son derece güzel bir şekilde temsil ediyor. Korunmak için
Almanların ya da partizanların altına yatmak zorunda olan kadınlar, Pin gibi
babasız kalan çocuklar, savaşın en büyük mağdurları olarak karşımıza çıkıyor.
Öte yandan Calvino, savaşın ne kadar anlamsız olduğunu da
pek tarafsız olmasa da detaylı bir şekilde okuyucuya aktarıyor. Savaş
sonrasında sahipsiz, kimliksiz, kimsesiz ve yurtsuz kalan tüm insanlar için Pin
karakterini yarattığını söylemek bu noktada yerinde olacaktır.
Sonuç olarak Calvino çizdiği tüm olumsuz tabloya karşın bir
ihtimalin, bir umudun varlığını Kuzen’le el ele yürüyen Pin’in gözlerindeki
umudu anlatışıyla okuyucuya aktarmayı başarıyor. Bu kitap, Calvino’nun
gözlemleriyle ve yaşadıklarıyla harmanlanmış ustaca bir kurgunun kelimelere
dökülmüş hali. O kadar tarafsız olmasa da en az Çanlar Kimin İçin Çalıyor kadar
etkileyici bir yapıt. Bu yüzden de okunmayı sonuna kadar hak ediyor.

Yorumlar
Yorum Gönder