Duvar-Jean Paul Sartre (İnceleme)


Duvar, ya da orijinal adıyla Le Mur Jean Paul Sartre’ın beş kısa hikâyesini içeren 1939 yılında yayımlanmış eseridir. Şüphesiz ki kitapla aynı adı taşıyan “Duvar” isimli öykü, Sartre’ın külliyatında en önemli eserlerden biridir ve bu sebepten ötürü bu incelemenin de konusudur.

DİKKAT! BU BÖLÜM ESER HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERMEKTEDİR.

Pablo, İspanya’nın özgürlüğü için Franco’nun falanjistlerine karşı mücadele veren bir devrimcidir. Bir gün arkadaşları ile birlikte yakalanır ve haklarında sorgusuz bir şekilde infaz kararı verilir. Bir gün içinde idam mangasının önüne çıkarılacaklar ve idam edileceklerdir.

Pablo ve arkadaşları hücrede yaklaşan ölümlerini ve çaresizliklerini yüzlerine vuran bir doktor ile karşılaşırlar. Bu karşılaşma ile durumun vahametini anlayan Pablo, her baktığı yerde ölümün soğukluğunu görmekte ve hissetmektedir. Geri sayım sürerken hayatının gereksizliğini düşünür ve o zamana kadar yaşadığı hayatın gelecek için bir taslak olduğunun farkına varır.

İdam kararının uygulanma vakti gelip çatar. Arkadaşları yaka paça manganın karşısına dizilirken Pablo, ayrı bir odaya alınır. Kendisine başka bir devrimci arkadaşının nerede olduğu sorulur. Pablo önce söylemek istemez çünkü onun için kendi hayatının dava karşısında bir önemi yoktur ve yaşama isteğini yitirmiş, yaşayan bir ölüdür artık.

Bir süre düşünmesi için yalnız bırakıldığında Pablo’nun aklına faşistleri kandırmak gelir. Az kalan zamanında biraz eğlenmek ister. Faşistlere arkadaşının bir mezarlıkta gizlendiğini söyler. Faşistler onu alıp hücreye götürürler ve Pablo içten içe sevinmeye devam eder çünkü arkadaşı onun bildiğine göre mezarlıkta falan değildir. Faşistler durumu öğrendiklerinde onu idam edeceklerdir fakat Pablo onlara karşı bir oyun oynayarak, küçük de olsa bir zafer kazanmış olacaktır.

Olaylar Pablo’nun beklediği gibi gelişmez ve infaz edilmez. Pablo, tekrar yargılanacaktır. Hayatı bağışlanmıştır ve avluya götürülürken, kalan son birkaç saatinde eğlenmek için yapıtığı ihbarın gerçek olduğunu, arkadaşının tam da onun tarif ettiği yerde bulunduğunu öğrenir.

DİKKAT! BU BÖLÜM ESER HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERMEKTEDİR.

Duvar isimli hikâye, bir davanın, bir insanın özgürlüğünden, özünden daha önce gelmediğini gösteren ve  Sartre’ın “Varoluş özden önce gelir.” ifadesini en iyi açıklayan eserlerinden biridir. Söz konusu dava özgür Pablo’ya göre hayatından daha önemlidir ve Pablo bu dava için canını vermeye hazırdır. Fakat ölümün soğuk yüzü kendini gösterdiğinde en önemli dava bile önemini kaybetmektedir. Varoluşu tehlikeye giren Pablo’yu burada bir açmaz beklemektedir. Arkadaşını ihbar ederken içinde hayatta kalmaya dair ufak da olsa bir umudu olan Pablo için varoluş bir an için bile olsa diğer bütün davaların önüne geçmiştir.

Sartre burada şu önemli soruyu sormaktadır: “Ne zaman öleceğinizi bilseydiniz ne yapardınız?”. Bu soruya da Pablo’nun ağzından şu cevabı veriyor:

“Tüm hayatım değersizdi. Çünkü bitmişti artık. Nasıl olup da kızlarla gezip tozduğumu bir türlü anlamıyorum. Beni böyle bir ölümün beklediğini bilseydim, kılımı bile kıpırdatmazdım.”

İnsanın hür iradesiyle verdiği kararlar, Sartre’ın bahsettiği gibi alın yazısı dediğimiz şeyi belirliyor ama burada çok önemli bir nokta var. Yukarıda Pablo’nun sözlerinde olduğu gibi, insanın öleceği zamanı bilmesi, o öğrenme anından itibaren bütün hayatını ve yaptıklarını değersiz kılmaya yetiyor. Sartre burada felsefesinin temelini oluşturan “özgürlük” kavramının önemini vurguluyor ve özgürlüğü elinden alınarak ölüme mahkum edilmiş bir insanın yaşadıklarını soğuk duvarlarlar üzerinden okuyucuya aktarıyor. Özgürlüğü kısıtlanmış Pablo’nun son saatleri olduğunu düşündüğü zaman, onun için aslında yaşanmamış bir hayatın son saatleri ve yaşanmayan bir zaman oluyor. Varoluş, burada duvarı oluşturan buz gibi taşlar kadar sert bir şekilde yüzümüze çarpıyor.

Her konuda olduğu gibi tabii ki bu konuda da farklı görüşler ve eylemler tarih boyunca yaşanmıştır, gelecekte de yaşanacaktır. Sophie Scholl’un Nazi rejmine karşı direnişi sonucunda korkusuz bir şekilde, hayatının baharında ölüme gidişi gibi, örneklerini çoğaltabileceğimiz pek çok idealist insan varoluşunu hiçe sayarak ölüme gitmiştir. Fakat ölümün geldiği anda insanın içindeki yaşama isteği, ardılı Camus’nün de ortaya koyduğu gibi Sartre’ın da felsefesinin en temel problemlerinden biridir ve insanın karşısına bir “duvar” gibi dikilmektedir.

Neticede Pablo ve aynı hücreyi paylaşan diğer arkadaşları ve aslında tüm insanlık için ortak olan tek bir şey vardır: Ölüm karşısındaki eşitlik. Bunu da Pablo’nun ağzından Sartre şöyle dile getiriyor:

“Şimdi ise ikiz kardeşler gibi birbirimize benziyorduk işte, salt birlikte gebereceğimiz için…”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Casus-Joseph Conrad (İnceleme)

Şato-Franz Kafka (İnceleme)

Dublinliler-James Joyce (İnceleme)

Tatar Çölü-Dino Buzzati (İnceleme)

Karamazov Kardeşler-F.M.Dostoyevski (İnceleme)

Ölü Canlar-Nikolay Gogol (İnceleme)

Özgürlük Yolları 2 Yaşanmayan Zaman-Jean Paul Sartre (İnceleme)

Beyaz Gemi-Cengiz Aytmatov (İnceleme)

Kumarbaz-F.M.Dostoyevski (İnceleme)

Taras Bulba-Nikolay Gogol (İnceleme)