Mutlu Ölüm-Albert Camus (İnceleme)



Mutlu Ölüm, Albert Camus’un 1937 senesinde Yabancı’nın taslaklarını oluştururken yazdığı, ölümünden sonra 1970 yılında yayımlanmış, Yabancı’nın öncülü ve bütünleyicisi olarak kabul edilebilecek olan romanıdır. Kitap, Patrice Mersault adında, liman idaresinde memurluk yapan bir adam hakkındadır. Kitap hakkında detaylı tahlillerden önce olay örgüsünden bahsetmek faydalı olacaktır.

DİKKAT! BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERİR.

Kitabın ilk sahnesi Zagreus adında zengin fakat iki bacağı da bir kaza sonrasında kesildiği için yürüyemeyen ve iş göremeyen bir adamın Mersault tarafından öldürülmesini anlatır.

Mersault’un annesi,  şeker hastalığı yüzünden ölmüştür. Bu durum onu fazlasıyla etkilemiştir. Yoksulluk, Mersault için annesinin ölümü ile daha da katlanılmaz bir hale gelmiştir. Mersault yoksulluğu ve annesine duyduğu özlem sebebiyle annesi ile birlikte yaşadığı küçük odada yaşamaya devam etmekte, bir yandan da liman idaresindeki sıkıcı memurluk görevini sürdürmektedir.

Genç adam annesinden kalan odada yaşarken, boş zamanlarında dışarıyı gözlemlemekte ve akıp giden hayata öykünerek bakmaktadır. Zamanını çoğunlukla cam kenarında sigara içmekle ve okumakla geçirmektedir. Ayrıca birkaç haftadır tanıdığı Marthe adında biraz hafifmeşrep bir kadın ile ilişki halindedir.

Marthe ile olan ilişkisi, Mersault için onu hayata bağlayan yegâne şeydir. Mersault, Marthe’yi bir gün sinemaya götürür ve orada Marthe’nin bir adamla selamlaştığını görünce kıskançlıktan çılgına döner. O gece Marthe’ye o adamın kim olduğunu sorar. Kendisinden önceki bütün âşıklarını bilmek istediğini söyler. Genç kadın Mersault’a, sinemada gördükleri adam dışında Zagreus adında bir adamla da ilişkisi olduğunu ve onunla ilişkisinin devam ettiğini anlatır. Mersault, Zagreus adındaki bu gizemli adamı tanımak ister.

Zagreus ile tanışan Mersault kısa süre içinde adamdan etkilenir ve onunla dost olur. Bir araya geldiklerinde yaptıkları sohbetlerde Zagreus, Mersault’a hayatın tadını çıkarması ve mutlu olması gerektiği yönünde telkinlerde bulunur. İki bacağını da bir kazada kaybetmiş olan Zagreus, kendini örnek göstererek Mersault’a boş şeylere kaygılanmanın bir anlamı olmadığını söyler. Bununla birlikte, Zagreus bacaklarını kaybedene kadar hatırı sayılır boyutta bir servete de sahip olmuş, para ile mutluluğu yakalamıştır. Kendi ifadesiyle tuvalete gitmekten bile aciz olduğundan ölmeyi istemektedir. Artık dünyada misyonunu tamamladığına inanmaktadır. Bu noktada kitabın başındaki sahneye dönüş yaşanır. Mersault Zagreus’u öldürür ve daha iyi bir iş bulduğu bahanesiyle Zagreus’tan aldığı parayla birlikte yaşadığı şehri terk eder.

Cebinde çokça parası ve fazlasıyla boş vakti olan Mersault, önce Prag’a gider. Kendini Prag’ın büyüsüne kaptıran genç adam, günlerce amaçsız bir şekilde şehir sokaklarını turalayıp durur. Bu süre zarfında zihnindeki düşünceler de onunla beraber gelmektedir. Şehrinden kaçmak, Mersault’un iç sıkıntısını bir nebze azaltsa da bu sıkıntıyı tamamen yok edememiştir.

Mersault, Avrupa’yı trenle dolaşmaya karar verir. Bu gezisi sırasında hayatını gözden geçirir. Çıktığı bu yolculuğun, onun için bir kaçış olmadığını düşünür. Artık hayatını kontrol etme özgürlüğünü eline almıştır Mersault ve bu özgürlük ona büyük bir mutluluk vermiştir.

Avrupa seyahatinden sıkılan Mersault, Cezayir’deki arkadaşlarından bir mektup alır ve Claire, Rose ve Catherine adındaki arkadaşlarının yanına yerleşme kararı alır. Bir süre arkadaşlarının yanında yaşadıktan sonra, şehirde tanıştığı Lucienne adında bir kadınla evlenme kararı alır. Mersault, Kadınla evlenir ve bir köye yerleşir.

Genç adam Cezayir’de son derece basit ama mutlu bir hayat yaşamaktadır. Mutlu olmak için başkalarına ihtiyaç duymadığını fark eder. “Önemli olan mutlu olma isteğidir.” der. Aylar ve yıllar birbirini kovalar. Bir gün Mersault ağır bir nöbet geçirir ve yatağa düşer. Ölümcül bir hastalığa sahip olduğunun farkında olan Mersault, doktora bilincinin açık olmasını istediğini, ölüme açık bir bilinçle gitmek istediğini söyler.

Kendince mutlu bir hayat yaşayan Mersault, mutlu ve bilinçli bir şekilde ölüme gider.

DİKKAT! BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERİR.

Mutlu Ölüm, en başında da belirttiğim üzere, Camus’un Yabancı’sı için bir taslak özelliği taşır. Orada da bir cinayet söz konusudur. Yabancı’daki Mersault ile Mutlu Ölüm’deki Mersault arasındaki benzerlik yalnızca cinayet ve kaçış değildir. İkisinin de annesi trajik bir şekilde ölmüştür. Fakat Yabancı’daki Mersault, annesinin ölümünü oldukça normal karşılamıştır. Acımasız şahitler, onun annesinin ölümüne bile üzülmeyecek kadar taş kalpli biri olduğunu söyleyerek yargıcı etkilemiştir. Mutlu Ölüm’deki Mersault ise Yabancı’daki adaşından çok daha fazla yumuşak kalplidir. Yabancı’nın Mersault’u gibi apatik bir karakter yapısına sahip değildir.

Camus, Mutlu Ölüm’ü kurgularken, mutluluk konusundaki düşüncelerini okuyucuya farklı bakış açılarından yansıtmayı başarmıştır. Fakirlik içinde günde sekiz saat çalışarak boyunduruk altında bir hayata sahip Mersault ile bacakları olmayan fakat çok fazla parası olan Zagreus arasında oldukça ilginç bir benzeşim kurmuştur. Mersault’un sağlığı yerindedir fakat parası yoktur ve bu yüzden mutsuzdur. Zagreus’un ise parası vardır ama sağlığı yerinde değildir ve bu yüzden mutsuzdur. Camus, bu eserde mutluluğun sırrını öncülü sayılabilecek Sartre gibi “özgürlük” olarak vermektedir. Mersault’un Zagreus’u öldürdükten sonra bütün boyunduruklarından kurtulmuş, kendine ve iç dünyasına zaman ayırmış, mutluluğu zamana yaymayı öğrenmiştir.

Öte yandan Camus umut ve hayata tutunma konusunda mutluluk ve aşkın yerini de Mersault’un ağzından Lucienne’e söylenen şu sözlerle belirlemektedir:

“Büyük acı yoktur, büyük pişmanlıklar, büyük anılar yoktur. Her şey unutulur, büyük aşklar bile. Yaşamda aynı anda hüzün ve coşkunluğun bulunuşu bundandır. Olayları görmenin ancak belli bir yolu vardır ve zaman zaman ortaya çıkar. İşte bunun içindir ki, yaşamında büyük bir aşka, mutsuz bir tutkuya sahip olmuş olmak yine de iyidir. Bu, en azından bizi çökerten nedensiz umutsuzluklar için bir korumadır.”

Camus umudun önemini de şöyle vurgular:

“Özgürlük ve bağımsızlık kaygısı ancak hala umutla yaşayan bir varlıkta duyulur.”

Sözgelimi aşk, umut, sıkıntı, bıkkınlık, üzüntü, mutluluk gibi hissiyatların hayatta birer olumlu ve olumsuz yanının bulunması, hayatı yaşanır kılan şeydir Camus’a göre. Mersault’u da ayakta tutan Lucienne gibi Marthe gibi her zaman bağlanacak ve vazgeçecek bir kadın bulmuş olmasıdır.

Ölüm konusu ise kitabın isminden de anlaşılacağı üzere, eserin üzerine kurgulandığı temeldir. Camus kitapta ölümü ikiye ayırır:

1)      Doğal Ölüm
2)      Bilinçli Ölüm

Doğal ölüm, Mersault’un Zagreus’u öldürmesidir. Bilinçli ölüm ise, Mersault’un yaşadığı mutlu bir hayatın ardından gelen, mutlu bir ölümdür.  Mersault özgür bir biçimde ölmüştür. Zagreus ise fiziksel engeli yüzünden özgür olamayan, kendini öldürmekten bile aciz bir adamdır. Hayatına kendi isteği ile son verilmiş dahi olsa, başka biri tarafından öldürülmüştür. Mersault ise ölümü büyük bir olgunlukla ve tamamen açık bir bilinçle, hazırlıklı bir şekilde karşılamıştır.

Kitap hakkında yapılacak tahliller ve örneklemeler çoğaltılabilir fakat şurası kesin; Camus bu eserde ölümün aslında o kadar da korkulacak bir şey olmadığını ve doğal bir süreç olduğunu vurgulamaktadır. Düşüş isimli eserinde de belirttiği gibi “Her şey için her zaman geç olacak, çok şükür ki öyle.”. Belki de insan yaratıcılığının ve yaşama azminin ölümden bir saniye, bir milisaniye öncesine kadar sürdüğü gerçeği, hayatı en kötü durumlarda bile yaşanılabilir kılan yegâne şeydir. Camus’un Yabancı’da da, Düşüş’te de, Mutlu Ölüm’de de vurguladığı en önemli gerçek budur. Aynı şekilde, felsefesinin en temel problemini “Yaşamın yaşamaya değer olup olmadığı” sorunsalı olarak belirlemesi de bunu doğrular niteliktedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Casus-Joseph Conrad (İnceleme)

Şato-Franz Kafka (İnceleme)

Dublinliler-James Joyce (İnceleme)

Tatar Çölü-Dino Buzzati (İnceleme)

Karamazov Kardeşler-F.M.Dostoyevski (İnceleme)

Ölü Canlar-Nikolay Gogol (İnceleme)

Özgürlük Yolları 2 Yaşanmayan Zaman-Jean Paul Sartre (İnceleme)

Beyaz Gemi-Cengiz Aytmatov (İnceleme)

Kumarbaz-F.M.Dostoyevski (İnceleme)

Taras Bulba-Nikolay Gogol (İnceleme)