Puslu Kıtalar Atlası-İhsan Oktay Anar (İnceleme)



Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar’ın 1995 yılında yayımlanan ve pek çok dile çevrilen romanıdır. Kitapta bir adamın düşlerinden hareketle bir dizi garip olay anlatılmaktadır.

DİKKAT! BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERMEKTEDİR.

Arap İhsan, bir denizcidir. Alibaz adında bir çocuğu esir almıştır. Alibaz ve İhsan İstanbul’a gelirler. Orada Arap İhsan’ın yeğeni Uzun İhsan’ı ve oğlu Bünyamin’i ziyaret ederler. Daha sonra Arap İhsan bir hesabını görmek için Kubelik adında eski bir köleyi aramaya çıkar. Elinde bir kitap vardır. Bu kitap yaptığı bir kavga sırasında Arap İhsan’ı bir kör kuşundan kurtarmıştır. Çok geçmeden Arap İhsan, Kubelik’i bulur ve ondan elindeki kitabı tercüme etmesini ister. Bu arada Bünyamin öldü sanılıp gömülür fakat mezardan çıkar. Bu durum korku ve heyecana sebep olur. Ardından Bünyamin lağımcı ocağına yazılır ve evden ayrlır. Babası Uzun İhsan Efendi, Alibaz’la baş başa kalır. Uzun İhsan, Alibaz’ı bir mahalle mektebine yazdırır. Alibaz mahalledeki arkadaşlarıyla bir çete kurar ve o çetenin başı olur. Bir gün Uzun İhsan’ın yeniçeriler tarafından yaka paça götürüldüğünü gören Alibaz çok sinirlenir ve savaş ilan eder.

Bünyamin savaş meydanında lağım kazmaktadır. Bir çarpışma sırasında yaralanır. Savaşın ardından Bünyamin İstanbul’a geri döner fakat babasını evde bulamaz. Babasının başına gelenler herkesin dilindedir. Zavallı Uzun İhsan Efendi’nin gözleri oyulmuş, kulakları kesilmiş ve bir dilenciye satılmıştır. Bunun üzerine Bünyamin dilencilerin arasına sızar. Amacı babasını kurtarmaktır. Nihayet babasını bulan Bünyamin’in sevinci uzun sürmez. Babası onu bir varile koyup ağzını kapatmasını söyler. Bünyamin çaresizce kendine denilen şeyi yapar. Bir süre bekler fakat babası varilden çıkmaz. Bunun üzerine varilin kapağını açmaya çalışır fakat etraftan bu hareketi görüp de gelenler Bünyamin’i oradan kovalarlar. Bünyamin bir gün boğulmak üzere olan istihbaratçıların başı Büyük Efendi’yi kurtarır. Büyük Efendi, Uzun İhsan’ı kör ve sağır yapan adamdır fakat Bünyamin’in bundan haberi yoktur. Adamı Zülfiyar’ın bir emaneti tesadüfen Bünyamin’e vermesi sebebiyle bunu yapmıştır.

Büyük Efendi ile Bünyamin yüzleşirler. Büyük Efendi Bünyamin’e bazı sırları açıklar. Birlikte bir kumarhaneye giderler. Büyük Efendi orada kumarhane sahibinin foyasını meydana çıkarır. Daha sonra Büyük Efendi, Bünyamin’e sahip olduğu aynayı gösterir. İddiasına göre ayna kıyamete ne kadar zaman kaldığını ve kıyametten evvel hangi olayların vuku bulacağını göstermektedir. Büyük Efendi ise kıyametin yaklaştığını ve kıyametin gelmesini engellemek için zamanı tersine çevirme planları yaptığını Bünyamin’e anlatır. Büyük Efendi, son kehanette yazılı olduğu gibi mehdinin geleceğine inanmaktadır. Mehdi diye bir adamı yakalatır ve bir işkenceciyle anlaşır. Mehdi olduğu iddia edilen adam her şeyin bir kurmaca olduğunu, kıyametin kopmayacağını söyler fakat Büyük Efendi ona inanmaz. Büyük Efendi adamları sorgularken dilenciler kapıya dayanır. Kapıyı kırıp içeri girerler ve Büyük Efendi’yi oracıkta öldürürler.

DİKKAT! BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERMEKTEDİR.

İhsan Oktay Anar’ın yazdığı bu eserde tarih bilgisinin ve hayal gücünün ne kadar geniş olduğuna şahit olmaktayız. Her ne kadar tam anlamıyla tarihsel bir roman olma özelliğini taşımasa da eski devirleri anlatış biçiminden bu yargıya varmak mümkün. Öte yandan Anar’ın hayal gücü, olayları kurgulayışı ve sunuşu gerçekten üst seviyede. Birbiriyle alakasız görünen fakat en sonunda akışın önemli bir parçası olduğu ortaya çıkan bir olaylar dizisi kurgulanmıştır. Tabi tüm bunları yaparken kitabın inanılmaz zenginlikte bir dille yazılmış olduğunu da eklemekte fayda var. Kitabın hakkını vererek okumak için oldukça zengin bir kelime hazinesine sahip olmak gerek.

Puslu Kıtalar Atlası’ndaki güzel kurgunun altında yazarın da felsefe ile uğraştığını okuyucuya sezdiren bir argümanlar bütünü var. Bu argümanlardan en kuvvetli olanı “Düşünüyorum o halde varım.” argümanı. Yazar bu argümanı “Düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun, kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. Bu adam düşünüyor olmasından var olduğu sonucunu çıkarıyor.” sözleriyle desteklemektedir. Tüm dünyanın aslında Uzun İhsan Efendi karakterinin zihninde var olduğunu anlatırken “Onun görmek için göze ve duymak için kulağa ihtiyacı yoktu.” ifadelerini kullanmaktadır. Yazar burada herkesin dünyasının kendine özel olduğu vurgusunu yapmaktadır. Etrafımızdaki her şey ve herkes biz varsak vardır. Diğer tarafta ise yokluk vardır. Yokluk ise kitapta da anlatıldığı gibi en az varlık kadar güçlüdür. Vakumlanan iki yarım küre, tam bir küre gibi hareket eder ve onu ayırmak için büyük bir güç gerekir.

Yazar ayrıca kitapta göreliliğe de yer vermiştir. Kıyametin gelmesini geri çevirmeyi hayal eden Büyük Efendi, zamanda geriye gitmenin formülünü Einstein’ın göreliliğinde bulur. Zamanın yalnızca hareket olduğunda var olduğunu, onun dışında var olmadığını ortaya koyar. Hareketleri geri çevirmek, zamanın akışını da geri çevirmek demektir. Öte yandan hareketler hızlandığında zamanın akışı da yavaşlayacaktır çünkü hız o kadar artacaktır ki hıza sahip olan cisim yerinde duruyormuş gibi görünecektir. O anda o cisim için zaman duracaktır.

Tarihsel bir atmosferde geçmesinden midir, dilinin zenginliğinden midir yoksa masalsı anlatımından mıdır bilinmez, Puslu Kıtalar Atlası ilk basıldığı günden bugüne çok satan eserlerden biri olmayı başarmıştır. Yukarıda anlatılan tüm detaylar sebebiyle okunmayı hak eden bir kitap olduğunu söylemek gerekir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Casus-Joseph Conrad (İnceleme)

Şato-Franz Kafka (İnceleme)

Dublinliler-James Joyce (İnceleme)

Tatar Çölü-Dino Buzzati (İnceleme)

Karamazov Kardeşler-F.M.Dostoyevski (İnceleme)

Ölü Canlar-Nikolay Gogol (İnceleme)

Özgürlük Yolları 2 Yaşanmayan Zaman-Jean Paul Sartre (İnceleme)

Beyaz Gemi-Cengiz Aytmatov (İnceleme)

Kumarbaz-F.M.Dostoyevski (İnceleme)

Taras Bulba-Nikolay Gogol (İnceleme)