Beyaz Gemi-Cengiz Aytmatov (İnceleme)
Beyaz Gemi Cengiz Aytmatov’un annesi ve babası tarafından
terk edilen, dedesi ve ninesiyle yaşayan bir çocuğun hayal dünyasını anlattığı
eseridir. Dedesi Mümin çocuğun inandığı ve güvendiği tek kişiyken, dedesinin
aldığı çanta tek arkadaşıdır. Çocuk her gün dürbünüyle Issık Gölü’nde giden
beyaz bir gemiyi takip etmekte, babasının o gemide çalıştığını hayal
etmektedir. Bir gün o gemiye gidip babasını göreceğine inanmaktadır. Çocuğun
bir de Büke adında bir teyzesi vardır. Teyzesi kısırdır. Eniştesi Urazkul, Büke
teyzesini bu sebeple sürekli dövmekte ve aşağılamaktadır.
Aytmatov Mümin dede karakteriyle saf, temiz, çocuklarından
torunlarından başka bir şey düşünmeyen, tek kaygısı onların geleceği olan
insanları anlatmaktadır. Mümin dede, halk efsanelerine, öykülere inanmaktadır.
Köye gelen kamyonların şoförlerinin çocuğa söylediği gibi belki cahildir Mümin
ama geleneklerine sıkı sıkıya bağlıdır. Öte yandan Urazkul kötü, yoldan çıkmış,
çıkarından başka bir şey düşünmeyen insanları temsil eder. Urazkul karısını
sürekli dövmekte, içki içmekte ve yalnızca kendini düşünmektedir.
Diğer taraftan kitaptaki çocuk saflığı temsil eder. “Çocuk
vicdanı insanlarda gelişen yeni bir hayatın belirtisidir.” derken Aytmatov
yaralanmış bir çocuk vicdanının geleceğe sıkılmış bir kurşun olduğunun altını
çizmektedir. İnsanlığın geleceği elbette çocuklardadır. Çocuklar geleceğin
toplumunu oluşturacaklardır. Onların hayal dünyalarını kirletmemek gerekir.
Yoksa gelecekte hastalıklı bireylere sahip bir toplum oluşacaktır.
Yazar kitapta “İnsanlar doğup öldükçe doğruluk da
ölmeyecektir.” diyerek insanların inandığı, bildiği doğruların hiçbir zaman
ölmeyeceğini vurgular. Küçük çocuğun “geyik ana”sı, dedesi ve diğer büyükler
tarafından öldürülmüş olsa da çocuk için hala canlıdır. Sistem ya da insanlar
dünyanın dört bir tarafında nice doğruları öldürmeye çalışsa da inanan insanlar
nefes almaya devam ettikçe o doğrular canlı kalacaktır.
Aytmatov ayrıca kitapta Kırgız olmanın ve özüne sahip
çıkmanın ne demek olduğuna da değinir. Sovyetler içinde eritilmeye çalışılan
bir halkın türküleri, masalları ve efsaneleriyle hala yaşamakta olduğunu Mümin
dede karakteriyle okuyucuya yansıtır. Dede torununa inançlardan ve hikâyelerden
bahseder. Tıpkı Mümin dede gibi nice dedeler, babalar, analar çocuklarına,
torunlarına bir ulusa bağlı olmanın ne demek olduğunu anlatmaktadır şüphesiz.
Vatanını ve kültürünü sevmenin ne demek olduğunu şu küçük hikâyeyle anlatır
Aytmatov:
“Çok eskiden hanın birisine başka bir han esir olmuş. Han
esirine ‘Bak’ demiş ‘Arzun bilir, ister sittinsene yanımda esir kalırsın, esir
yaşarsın. İstersen en çok arzuladığın bir şey varsa onu yapıp seni öldüreceğim.
Hangisini seçersen söyle.’ Esir han düşünmüş, biraz sonra ‘İyisi mi sen beni
öldür. Ama ölmeden ince memleketimden ilk rastlayacağın çobanı çağır gelsin.’ Han
sorar ‘Ne yapacaksın çobanı?’ esir han cevap verir ‘Ölmeden önce memleketimin
türküsünü dinleyeceğim.”
Görüldüğü gibi Aytmatov bu eserinde oldukça masalsı bir
anlatımda bulunmuş. Kitapta anlatılan masallar muhtemelen Aytmatov’un
çocukluğunda dinlediği masallarla özdeş. Bu masalsı anlatım biraz olay
örgüsünün zayıf olmasına sebep olmuş. Bir çocuğun hayalleri detaylı bir şekilde
anlatılıyor fakat okuyucuyu sıkmıyor. İşte bu yüzden Beyaz Gemi okunmayı kesinlikle
hak ediyor.
Yorumlar
Yorum Gönder