Hayvan Çiftliği-George Orwell (İnceleme)




Hayvan Çiftliği, George Orwell’in 1943-1944 yılları arasında kaleme aldığı, Stalinist bakışa ve aynı zamanda kapitalist düzene de eleştiriler gönderen, masalsı anlatım tekniği ile dikkat çeken, taşlama niteliğinde bir eseridir. Orwell’in bu eseri totaliterleşen bir komünist anlayışa getirilen en önemli eleştirilerden biridir ama öbür yandan, kapitalist sistemi ve insan doğasını da eleştirmektedir.

Kitapta, doğrudan insan karakterler yoktur. En üst düzeyde, karakterler “insanlar” ve “hayvanlar” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hayvanlar ise “domuzlar”, ”atlar”, “eşekler”, “tavuklar”, “koyunlar” ve “köpekler” olmak üzere alt gruplara ayrılmıştır Orwell tarafından.

Şimdi, her zamanki gibi detaylı tahlilden evvel olay örgüsünden bahsedeceğim.

DİKKAT! : BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİLER İÇERMEKTEDİR.

Hayvan Çiftliği, Bay Jones adında bir adam ve çiftliğindeki hayvanlar ile diğer birkaç çiftlik sahibi arasında geçmektedir. Bay Jones’un çiftliği Beylik Çiftliği adında, içinde domuzların, koyunların, ineklerin, atların, tavukların vb. hayvanların yaşadığı bir çiftliktir.

Domuzların Koca Reis adını verdikleri yaşlı bir domuzun konuşması ile başlar kitap. Yaşlı Koca Reis tüm hayvanları toplar ve “Emeğimizle bizden çalan insan, tek düşmanımızdır.” der. Eğer insan denen tehlike ortadan kaldırılırsa, eşit bir düzen kurulabileceğini savunur. İnsanı, sömürücü ve üretmeyen bir canlı olarak tanımlar Koca Reis.

Çiftlik hayvanları kendilerini bu konuşmanın ateşine kaptırırlar ve şarkılar söylemeye başlarlar. Günler geçer ve çiftlikte hayvanların sesleri daha fazla duyulmaya başlar. Bay Jones, durumu fark eder ve bir şekilde bu sesleri bastırır. Hayvanlar en ufak bir başkaldırıda boyunlarındaki boyunduruğu, burunlarındaki halkayı ya da sırtlarındaki yuları hissetmektedirler.

Günler geçer ve bir gün Koca Reis ölür. Koca Reis’in ölümünün ardından hayvanlar, kendilerine lider sınıf olarak domuzları belirlerler. Napoleon, Snowball ve Squelar adında üç domuz, liderliği üstlenirler ve Koca Reis’in düşüncelerini “Animalizm” adında bir düşünce sistemine çevirerek tüm hayvanları içinde bulundukları gaflet uykusundan uyandırmaya çalışırlar.

Zaman geçer ve sonunda hayvanların devrimi gerçekleşir. Beylik Çiftliği’nin adı Hayvan Çiftliği olarak değiştirilir, hayvanlar, insanlara ait olan her şeyi yok etme kararı alırlar. İnsanlarla olan ilişkileri ve hayvanların nasıl yaşaması gerektiğini ortaya koyan “Yedi Emir”den oluşan bir anayasa ortaya koyarlar ve tüm hayvanlar bu anayasaya uyarak yaşamayı kabul ederler.

Domuzlar çiftlikte yönetimi tamamen ele geçirirler. Önceleri tayınlar eşit dağıtılırken, daha sonra ineklerin sütlerinin ve toplanan elmaların domuzlara yem olarak gittiği anlaşılır. Diğer hayvanlar önce buna ses çıkarsalar da Squelar isimli sözcü domuz, bunun domuzların iyiliği ve sağlığı için şart olduğunu söyleyerek diğer hayvanları ikna eder.

Öte yandan liderliği ele geçiren sınıf olan domuzlar arasında da çeşitli çatışmalar söz konusudur. Snowball ile Napoleon liderlik için öne çıkmaktadır fakat ikisinin fikirleri sürekli çatışmaktadır. Snowball yenilikçi ve daha eşitlikçi fikirlere sahipken, Napoleon onun tam tersi tezler ortaya koymaktadır.

Bir süre sonra insanlar Bay Jones önderliğinde Hayvan Çiftliği’ne saldırırlar. Amaçları yönetimi tekrar ele geçirmektir. Ama bunda başarılı olamazlar. Savaş sonrası Napoleon ile Snowball arasındaki çatışmalar daha da büyür. Napoleon yanına koruyucu olarak aldığı köpek ordusunun da yardımı ile Snowball’ı çiftlikten kovar. Snowball hakkında her türlü karalama kampanyasına başvurur. Kampanyaları başarılı olur ve Napoleon tek lider olarak iktidarı ele geçirir.

Napoleon, en başta tüm hayvanların ortak kararıyla oluşturulan “Yedi Emir”in dışına çıkarak domuzların insanların yataklarında yatması kararını verir. Koyunlar ve diğer hayvanlar her kararda olduğu gibi bu kararda da önceleri tepki gösterirler ama Squelar onları yine bir şekilde uyutmayı başarır.

Çiftliği bir süre sonra bir kıtlık vurur ve Napoleon bunu gizlemek için her türlü yola başvurur. Kendi buyruklarına uymayan ve yumurtalarını satılması için domuzlara vermeyen bütün tavukları idam ettirir. Bu sırada Napoleon, Snowball hakkında yaptığı karalama çalışmalarına devam etmektedir. Çiftliğin başına gelen her kötü olaydan aslında Snowball’un sorumlu olduğunu sürekli dile getirir. Çiftlik içinde Snowball’ın ajanı olduğu iddia edilen bütün hayvanlar idam edilir. Böylece devrim tamamlanmış olur.

Napoleon ticaret konusunda komşu çiftliklerden birinin paragöz sahibi Frederick ile bağ kurar ama sonra Frederick’in verdiği paralar sahte çıkınca diğer komşu çiftliğin zengin sahibi Pilkington ile ittifak kurarak Frederick’e karşı savaş açar ve savaşı kazanır. Napoleon artık tam bir tiran olmuştur. Yasalara karşı durarak domuzların, insanların bütün hareketlerini yapmasına göz yumar.

Yıllar geçer ve devrimci hayvanların ortak aklıyla ortaya konulmuş “Yedi Emir” yerini tek bir emire bırakır. Napoleon savaş sonrasında bir gece, diğer insanları evinde toplar. Aralarında hiçbir şey olmamış gibi gülüp eğlenirler. Sonunda Napoleon, çiftliğin adının tekrar “Beylik Çiftliği” olduğunu açıklar.

DİKKAT! : BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİLER İÇERMEKTEDİR.

Kitapta yer alan karakterlerin incelemeleri ve kimleri sembolize ettiğine bakmak, kitabı ve George Orwell’in, eleştirmenlerin yönelttiği eleştirilerin neresinde durduğunu görmemiz açısından faydalı olacaktır. Benim görebildiğim karakterler ve reel dünyada temsil ettiğini düşündüğüm kişi/sınıflar:

Koca Reis: Lenin
Napoleon: Stalin
Snowball: Troçki
Köpekler: Düzeni koruyan askerler
Domuzlar: Politbüro
Koyunlar: Sıradan halk

Bu sınıflara bakıldığında George Orwell’in La Fointaine edasıyla yazdığı bu eserin ne anlama geldiği oldukça iyi bir şekilde görülebilir. Başlangıçta haksızlığa karşı, mağdur bir yığının desteğini arkasına alarak iktidara gelen bir çevrenin, mağdur durumunu, totaliter bir rejim kurmak için toplumun gözünde nasıl bir araç olarak kullanılabileceğini ısrarla vurguluyor Orwell.

Orwell, Stalinist düşüncenin ve faşizme kayan uygulamalarının karşısında dururken, gençlik yıllarında gönül verdiği sosyalizmden uzaklaşmış olmadığını, fakat sosyalizmin evrildiği komünizm ya da “animalizm” safhasının nerelere uzanabileceğini bizlere gösteriyor ve yaşanmış olayları metaforik bir anlatım tarzıyla okuyucuya sunmayı başarıyor. Kurduğu ustaca metaforların içinde tarihsel gerçeklerin yer aldığını söylemekte de fayda var. Mesela Stalin’in Hitler’in bir oyunu sebebiyle, kendisine suikast hazırlığında olduğu paranoyasıyla pek çok generalini astırması kitapta, Napoleon’un Snowball’ın ajanı olduğunu iddia ettiği ve kendisini öldürmek istediğinden şüphelendiği bazı hayvanları öldürtmesi bu hususta önemli bir örnek olabilir.

Kitap, yazarın diğer büyük eseri 1984 ile birlikte, özellikle 1945 sonrası “Batı Dünyası”nda, “Demir Perde” ye karşı bir eleştiri niteliği taşıdığı düşüncesi ile propaganda aracı olarak kullanılmış.  Fakat kitap aynı zamanda kapitalizm için de bir eleştiri niteliği taşıyor. Koca Reis adlı domuzun ağzından “Üretmeden tüketen ve üretici hayvanları kendi zevkleri uğruna sömürmeyi alışkanlık haline getiren insan” kavramını sonuna kadar eleştiriyor ve bir şeylerin değişmesi gerektiğini belirtiyor.

Diğer taraftan kitabın sonunda insanların domuzlardan, domuzların da insanlardan ayırt edilemediği ifadesini kullanarak; tıpkı 1984’te modern dünyanın bireylerin özgürlüklerini nasıl kısıtlayacağını öngördüğü gibi, kapitalizmin yükselişi ve Stalinci komünizm anlayışının geleceği hakkında başarılı bir öngörüde de bulunuyor.

“Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar daha eşittir.” sözü ile Politbüro’yu ve Stalin’in tiranca yönetimini eleştirdiği gibi, ölümü de çalışmak gibi kabullenen çalışkan at Boxer’ın bir at kasabına satılışı ile de bütün bir insanlığı ve insani hırsların nelere sebep olabileceğini de gözler önüne seriyor. Kısacası Orwell bu eserde İspanya’da Cumhuriyetçiler ile omuz omuza faşizme direndiği sırada hissettiklerinden farklı hislerle ortaya koyduğu düşüncelerle seslenmiyor bizlere. Bilakis, o zamanki düşüncelerinin üzerine bir şeyler koyup, insanın en eşitlikçi sistemde bile “hayvanlaşabileceğini” vurguluyor.

İşte burada daha ikinci paragrafta, yazıya başlarken yazdığım “Kitapta, doğrudan insan karakterler yoktur.” cümlesi anlam kazanıyor.  Gücü eline geçiren insan, gücün verdiği sarhoşlukla aklının değil, güdülerinin kontrolünde hayvanlaşıyor, tiranlaşıyor, canavarlaşıyor ve “ne oldum delisi”ne dönüşüyor. Sonuçta bazıları, diğerlerinden daha eşit oluyor ve Orwell tüm kitap boyunca bunu anlatıyor.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Casus-Joseph Conrad (İnceleme)

Şato-Franz Kafka (İnceleme)

Dublinliler-James Joyce (İnceleme)

Tatar Çölü-Dino Buzzati (İnceleme)

Karamazov Kardeşler-F.M.Dostoyevski (İnceleme)

Ölü Canlar-Nikolay Gogol (İnceleme)

Özgürlük Yolları 2 Yaşanmayan Zaman-Jean Paul Sartre (İnceleme)

Beyaz Gemi-Cengiz Aytmatov (İnceleme)

Kumarbaz-F.M.Dostoyevski (İnceleme)

Taras Bulba-Nikolay Gogol (İnceleme)