Körlük-Jose Saramago (İnceleme)
Körlük ya da orijinal adıyla Ensaio sobre a Cegueira, Jose
Saramago’nun 1995 yılında yayımlanan romanıdır. Kitapta körlüğün önce küçük bir
grup sonra da tüm şehre yayılması ve karantina altına alınan bir grup körün
hayatta kalma mücadelesi anlatılmaktadır.
DİKKAT! BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERMEKTEDİR.
Bir adam trafikte arabasıyla giderken ışıklarda aniden
durur. Adam kör olmuştur. Etraftan durumu fark eden birkaç kişi adama yardım
eder, onu evine kadar götürürler. Adamın karısı evde değildir. Karısı eve
geldiğinde durumu ona anlatır. Kadın hemen doktoru arar. Doktora gitmek için
dışarı çıkarlar fakat adamın arabası ortalarda yoktur. Belli ki onu eve getiren
adam tarafından çalınmıştır. Bir şekilde doktora giderler fakat doktor adamın
gözlerinde hiçbir anormallik olmadığını söyler.
Daha sonra araba hırsızı ve doktor da kör olurlar. Doktor
bakanlığı arayarak durumu bildirir. Bakanlık körlük salgınına yakalananları eski
bir akıl hastanesinde karantina altına alır. Doktor, karısı, ilk kör, hırsız ve
doktorun muayenehanesindeki iki kişi daha karantina altına alınırlar. Karantina
şartları serttir ve az sayıda kör için hayli zor geçmektedir.
Araba hırsızı kör doktorun muayenehanesindeki kızı taciz
etmek isterken kız tarafından yaralanır ve yarası git gide kötüleşir. Bu durum
üzerine hırsız tedavi olmayı istemek için dışarı çıkar ve muhafızlar tarafından
öldürülür. Daha sonra yanlışlıkla askerlere yaklaşan bir grup kör de öldürülür.
Ölümlere rağmen kör sayısı git gide artmaktadır.
Dışarıda ise hayat eski seyrinden çok uzaktadır. Herkes
büyük bir korku içindedir. Trafik arapsaçına dönmüştür. Hükümet, bu salgının
üstesinden geleceğini söylemektedir fakat körlük salgını hız kesmemektedir.
Doktorun karısı körler arasında gören tek kişidir. Bu
durumunu açıklamaya yeltenir fakat bu düşüncesi onu korkuttuğu için bundan vazgeçer.
Bu sırada hastaneye yeni gelen körler arasında silahlı bir kör yemek dağıtım
işini üzerine alır. Değerli eşya karşılığında yemeği dağıtacağını söyler.
Herkes başta isyan eğilimi gösterse de sonunda mecburen boyun eğer. Değerli
eşyalarla yetinmeyen eli silahlı körler kadın isterler. Bu istek erkekler
tarafından büyük tepkiyle karşılaşsa da sonunda bu isteği kabul etmek zorunda
kalırlar ve kadınları silahlı körlerin koğuşuna gönderirler. Bu olay doktorun
karısını sinirlendirir ve kadın eline bir makas alarak eli silahlı körü
öldürür.
Sonraki gece elinde çakmak bulunan bir kadın silahlı
vicdansızların bulunduğu koğuşta yangın çıkarır. Yangın sonucunda binanın
çatısı çöker. Körler yangın sebebiyle dışarı kaçarlar ve dışarıda hiç muhafızın
kalmadığını görerek şaşırırlar. Artık özgürdürler. Dışarıda da herkesin kör
olduğunu fark ederler. Yiyecek bulmak zorundadırlar. Doktorun karısı gözleri
gören tek kişi olduğundan bu görevi üstlenir. Bir süpermarkette biraz yiyecek
bulur. Doktorun karısı ve körler, doktorun evine sığınırlar. Günler zor
geçmektedir ancak bir gün birinci kör görmeye başlar. Onu diğerleri takip eder
ve bütün körler sağlığına kavuşur.
DİKKAT! BU BÖLÜM KİTAP HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇERMEKTEDİR.
Körlük kavramı, kitapta kullanıldığı anlamının dışında
önemli şeyler çağrıştıran bir kavram. Kitapta belirtilen beyaz körlük hiç kuşku
yok ki içinde yaşadığımız toplum yapısını çağrıştırmaktadır. Beyaz körlük siyah
körlükten farklıdır. Gözün önüne bir perde inmiştir, bu yüzden tam anlamıyla
körlük değildir. Körlük, insanların gerçeklik algısını değiştiren bir olgudur.
Bu gerçeklik algısı hayata adapte edildiğinde kitapta belirtildiği gibi
yalnızca görüntüden ibaret değildir. Altında daha fazla anlam yatmaktadır
Körlük gerçek hayatta bulaşıcı değildir. Kitaptaki bulaşıcı
körlük, bir salgın, bir afettir. Körler arasında eşitleyici bir rol
üstlenmektedir. Bütün insanlar dünyayı süt beyazı görmektedir. İnsanların
yaptığı tüm hareketlerde; yemek, vakit geçirmek, tuvalet ihtiyacını gidermek
gibi tüm eylemlerde ve hayatlarının genelinde ortak bir yazgıyı paylaştıklarını
görmek zor olmayacaktır. Körlük her sınıftan insanı aynı şekilde etkilemiştir. Bir
erkeği bir kadınla, bir doktoru bir hastayla eşitlemiştir.
İnsan ne olursa olsun, her yerde aynı insandır. Kitapta
Saramago’nun vicdansızlar olarak tanımladığı insanlar, günlük hayatta çoğu
yerde karşımıza çıkması muhtemel zorba ve kaba insanlar olarak göze çarpıyor.
Hiç şüphesiz insanların özürlerinden faydalanarak çıkar elde etmek isteyen bu
zorbalar, düzeni sağlayan birileri olmayınca kendi isteklerine göre insanları
yönetmeye çalışan fırsatçılardır. Bu fırsatçılar düzenin kendine verdiği gücü
kendi çıkarına kullanan günümüz siyasetçileri de olabilir, iş yerinde adaletten
ve haktan uzak kararlar veren yönetici olarak da karşımıza çıkabilir.
Körler için körlük daha evvel istisnai bir şeyken başa
geldiğinde nasıl kötü bir felaket olduğunu gösterir. İnsanlar kör olduklarında,
sağlıklıyken onlara anlam ifade eden şeyler artık bir anlam ifade etmemeye
başlamıştır. İnsanlığın yıllar içinde ortaya koyduğu tüm birikim bir anda yok
olmuştur. Mülkiyet kavramı artık bir anlam ifade etmediği için ortadan
kalkmıştır. Artık gözünün önünde bir perdeyle temel ihtiyaçlarını bile
gideremeyen engelli insanlar vardır. Bu kadar hayati kaygının içinde mülkiyet
çok uzak bir kaygıdır.
İsterseniz olay örgüsüne kendinizi kaptırın, isterseniz
Saramago’nun satır aralarına gizlediği mesajlara kulak verin… “Körlük” sizi
mutlaka tatmin edecek bir eser. İşte bu yüzden okunmayı sonuna kadar hak
ediyor.
Yorumlar
Yorum Gönder