Sandalyenin Feryadı

 Alelade bir kafede, alelade bir sandalyeyim ben. İnsanlar beni önemsemeden üstüme otururlar, bazen de yüksek yerlere erişebilmek için oturağımın üstüne ayakla basıp çıkarlar. Üzerime oturdukları halde ileri ve geri masaya doğru veya aksi yöne doğru beni çekerler. Kıçını silmeyen insanlar var mesela, onlar zannederler ki bunu, kendilerinden başka kimse bilmez, ama ben bilirim, kimseye söyleyemem gerçi. İnsanlar, benim üstüme oturup kitap okurlar bazen. Çoğunlukla da karşıda bulunan başka bir sandalye kardeşimin üstüne oturarak karşılıklı sohbet ederler. Ben ise sessizce onları dinlerim. Soğuk veya sıcak fark etmez, ben her türlü hava koşulunda dışarıda hazırım. Bazen üstüme yağmur yağar, bazen soğuktan donarım, kimi zaman güneş tahtalarımı kavurur ama ben bir yere kıpırdayamam. Gece olunca, garson beni ters çevirir ve masanın üzerine diğer sandalye kardeşimle birlikte beni koyar. 


Aslında koltuklar da oturmak için kullanılır ama şartlarımız aynı değildir. Onlar, genelde kapalı mekanlarda dururlar, evet hepimiz aynı işi yaparız ama aynı şartlar altında yapmayız. Tahtadan yapıldığım için ben pek şanslı sayılmam. Şimdiden birkaç sene yaşlandım ve üstümdeki vernik çatlamaya başladı. Verniğin bir noktadan çatlamasından sonra bir yağmur yediyseniz artık geri dönüşü yoktur. Bir süre sonra sobada yakılmaya ya da talaş olmaya mahkumsunuz demektir. Ben ve benim gibi diğer ahşap sandalyeleri yapan insanlar, bizim kaderimizi baştan çizmişler. Beni, atık olduğumda değerlendirilmesi ya da bertaraf edilmesi en kolay malzemeden imal etmişler. Sandalye olmayı, sizi temin ederim ki ben istemedim. Atölyede şekillendirildikten sonra kendimi önce bir mağazada sonra da burada buldum. Bana çizilen bu hayat döngüsüne ise isyan ediyorum. Hemen karşımda yer alan sandalye kardeşim bile beni işitmiyor ama ben bu kadere kendimce isyan ediyorum. Artık kimsenin göt kokusunu çekmek istemiyorum. İleri geri çekilirken zıvanalarından çıkacakmış gibi olan parçalarımın daha fazla yıpranmasını istemiyorum. 


İsyanımda belki yalnız değilim ama ne diğer sandalyelerden bir isyan çığlığı duyuyorum ne de tüm bu çığlıklarıma bir yanıt alabiliyorum. Dünyada ve belki de bu kafede kalabalık da olsak yine de yalnız olduğumu düşünüyorum. İnsanlar bizi öyle bir dilsiz yaratmış ki örgütlenmek imkansız görünüyor. Umutsuzluğa düşüyorum ve gelecekten korkuyorum. İşte bütün bunlar benim gerçeğim. Bir sandalye olarak seçme hakkım yok. Birkaç saat sonra kafe açılacak ve ben yine bu döngü içerisinde nihai sonu beklemeye devam edeceğim.


Hiçbir zaman parçalarıma kaynak olan ağaç olmayı istemedim. Ağaçken nasıl hissettiğimi bile hatırlamıyorum ve hatırlamak istemiyorum. Benim için her şey o atölyede başladı. Ben, benliğimi bu sandalye olduktan sonra kazandım. Bunun, artık geri dönüşü yok. Talaş olduktan sonra benden türeyip form bulacak parçalar olabilir elbette ama şundan eminim ki onlar hiçbir zaman ben olmayacak, başka bir yaşam formu ve bilinç olacak. Ayrıca, verniğimdeki çatlaktan giren ilk su damlasından beri ben de ben değilim ki. Yıllar boyu başkalarının görmemesi gereken, duymaması gereken şeylere şahit oldum ama o sırlar benimle beni talaş yapacak kıyma makinesine kadar gidecek. Bunun daha farklı olmasını isterdim ama elimdekilerle yetinmekten başka çare yok. 


Öte yandan üzerimde oturan insanların da hiçbiri olmayı istedikleri kişi değil. Sanırım bu herhangi bir bilinç olarak bir varlığın sahip olduğu özlemlerden biri. Ben ahşap bir sandalye olmayı istemezken insanların neredeyse hiçbiri gerçekten var oldukları insan olmak istemiyorlar. Herkesin farklı bir özlemi var, herkes bir arayış içinde. Sanırım tüm bunları gördükten sonra isyanımı sonlandırmam gerekiyor ama öyle olmayacak. Var olmanın anlamı hep yeni bir şeyler aramak ve istemek çünkü. Ben de basit bir sandalye olarak farklılığı arıyorum. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Casus-Joseph Conrad (İnceleme)

Şato-Franz Kafka (İnceleme)

Dublinliler-James Joyce (İnceleme)

Tatar Çölü-Dino Buzzati (İnceleme)

Karamazov Kardeşler-F.M.Dostoyevski (İnceleme)

Ölü Canlar-Nikolay Gogol (İnceleme)

Özgürlük Yolları 2 Yaşanmayan Zaman-Jean Paul Sartre (İnceleme)

Beyaz Gemi-Cengiz Aytmatov (İnceleme)

Kumarbaz-F.M.Dostoyevski (İnceleme)

Taras Bulba-Nikolay Gogol (İnceleme)